Dündar Köyü
  Bir dönem Dündar Yaylası:
 
Bir dönem Dündar Yaylası:
Dündar köyünden yaylaya, yürüyerek veya eşşek ile 1-2 saat ile gidilirdi. Dik yokuşu tırmanmak zor olurdu. Gölkıyısı, Edirgöğnüğü, Arpa Tarlası, Yalunuz pınar genelde mola yerleri idi. İnsanlar burada soluklanır, civarda pınar veya göz varsa su içerler ve sohbet ederlerdi. KAdınlar yaz dönemi bazen günde 2 kere inip çıkarlardı o yokuşu. Yaylada yakacak olarak insanlar çekme den faydalanırdı. Eşşek, nacak ile çekme sökmeye giderlerdi. Getirip kurusun diye bacaya veya içeriye yığarlardı. 1-2 hafta idare ederdi onları. Süt kaynatmada, çay yapmada, yemek yapmada kullanırlardı. Dörtlü veya üçlü sacırak, İdara, el feneri yayla SAYVAN ında vazgeçilmez araçlardı. SAYVAN ismi hep hosşuma gitmiştir. Çok güzel bir türkçe isimdi, barındıkları yer için koydukları bu isim. Taştan yapılma bir yerdi. Danalar için de bir yer vardı. Danalar gece içeri alnırdı. Davar, mal ve kuzu keşikleri vardı. Keşik sıra anlamındadır. Kadınlar, sabah ve akşam inekleri sağarlardı. Sağma esnasında Danlar analarını emmelerine müsade ederlerdi. Koyunlar öğlen sağılırdı. Davar çobanı yaylanın önünde bir yerde yatar ve koyunları beklerdi. Zaman zaman çoban uyur ve koyunlar acıkınca uzaklaşır ve bir velvele kopardı. Kurt Dündarlıların mal ve davarlarını zaman zaman kırar geçirirdi. İnek sağma faslından sonra her sayvanda herkes çay yapardı, gençler o sayvandan o sayvana girer çay içer, yarenlik eder, şakalaşırlardı. Ateş yakar, ellik oynarlardı. Yaylanın en meşhur yeri KAŞ idi. İnsanlar kaşa gelip köyü ve yaylaya gelenleri seyreder, ta uzaktaki kimseleri tanırlardı, yani çok İCMAL idiler. Öğle vakti, ilerideki çimnelikteki Salata gelenü leri görmek mümkündü. Çocuklar su koyup yuvalarından onları çıkarmaya çalışırdı. SAYVAN ların önüde büyük düz taşlar vardı. Buralar kalın tuz koyarlar, mal davar yerdi. Ataş kalıntılarından biri alaınarak, taş üzerinde kara çizgiler çizilip, 5 taş oynanırdı. ÇÜZ oynanırdı. Davar sağımından sonra, kuzular ile koyunlar birleştirilirdi. Buna bir isim verilirdi. Aklıma gelmedi ? Kuzular, öğleyin Yalunuz pınarın yanındaki taşlarda konkalardı. İnsanlar koyunların kulaklarına en yapar ve bu enlerden tanırlardı onları. Çoğu kadın yün eğirir ve kilim dokurdu. Çoğu yayık yayar, sütlerini badaşuk ederlerdi. Daha fazla tereyağı elde etmek için. Bu yağ küleklerde korunur, kışın yemekelrde kullanılırdı. Malaşuracağı, karyatağan yalak, koç kayası, ürküt, mal ve davar keşiğinde çobanların kullandığı ve dündar kadınlarının kullandığı yer isimleri idiler. Eğer köyden yumurta getirilmişse, köy ekmeği ve yayla tereyağı ile öğmeç ve yanında çay ve katık çok enfes olurdu. KAdınlar helkiler ile ta yalunuz pınardan su taşırlardı. Su tası helkiye daldırılıp su içilirdi. Yıkanmak için yalunuz pınara arada bir kazan kurulur ve insanlar temizlik işlerini görürlerdi.




 
Yayalada muhakkak bir, iki it olurdu. Musagilin Bekteş yıllarca yaylada çobanlık yapmış ve kaval çalardı. Dinlemişizdir o kavalı. Kömeç, madımak toplanır kavrulurdu ve katık ile yenirdi. KAdınlar bir barkaç yoğurdu alıp, sabah mal sağımından sonra tarlaya yetiştirilerdi. Köyden, ekmek, tuz, pil, gaz yağı vb. şeyler getirirlerdi. Kara lastik ayakkabı idi. KAdınlarda ise renkli renkli lastik ayakkabılar vardı. KAdınların , kızların kuşağında muhakkak kırıntı, şeker olurdu. İnsanlar Sayvanın içindeki taşarın arasına önemli eşyalarını yerleştiriler. bir nevi dolap idi. Bazen Sayvanda yemek yerken kaşuk az olurdu. Dönüşümlü yeniridi. Yani ortadaki geniş tabaktan, biri 2 kaşuk alır sonra diğerine verir, birazda o yerdi. Yukarı kesimlerden, postkulağı, kuzugöbeği denilen mantarları bulanlar şanslı idler. Közleyip yerlerdi. KAdınların çoğu gündüz başı sarılı gezerdi. Belliki başı ağrırdı. Doktor nerden bulunsun ki. İnleyip durulardı. Yaylad koyunların arasında fazla durunca, sıcakta KUMACUK hastalığına yakalanma şansının artardı. KUMACUK sıçtı derlerdi. Atlatması zor idi. Grip, nezle gibi idi. Bütün Fadik, Deliğürt, Mavuş gür sesli kadınlardı. İnsanlar bunlarda çekinirdi. Tecrübeli ve bilge kimselerdi. Bu kadınlar çobanlara taktik verirlerdi. Yüksek sesleri ile kurtları kovalarlardı. Davralara, malara verdikleri tuz , kalın Hafik tuzu idi. Çok güzel tadı olurdu. Danlar için örme vardı. Çeşit çeşitti bunlar. Gebiçgebiç diye, her kadın kendine özgü danları çağırırdı. Mallar için de mengürde vardı. Koyunlara, kuzulara kelek takılırdı. Yaylaya göçe dündar muhtaraı ve köy halkı birlikte karar verirlerdi. O gün kafileler ile yalaya şenlik havasında çıkılırdı. Genelde daha yaşlı insanlar giderdi, gençler ve erkkeler ise köyde tarladaki iler ile uğraşırlardı. Çoçuk sayısı o dönem için önemli idi işlerin yürümesi için. Sayvan, çekme, betni, yalak, tutacak, keşik, kumacuk, koçyatağı, karyatağan yalak, ürküt, malaşuracağı, gelenü, kaş, helki, yayuk, beş taş-ÇÜZ, arağetti oyunu, örme, mengürde, Bir dönemin Dündarlı kadınların emek verdiği Dündar yaylasına özgün UNUTULMAYACAK bir kültürü oluşturdular. O dönemin insanlarının hepisinin önünde saygı ile eğiliyorum.
 
  Toplam 72323 ziyaretçi  
 
BU SITEDE YAYINLANAN TÜM BILGILER DÜNDAR KÖYÜNE AITTIR Webmaster: Muharrem Cukaci - Editör: Tuncay Cukaci Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol